Ayrışma ve Bireyleşme Üzerine: Büyümesine İzin Verilmemiş Yetişkinler
- Gizem Küçükkaya

- 7 Kas
- 2 dakikada okunur

Ayrışma ve Bireyleşme:
Bazen hepimize sorumluluklar ağır gelir. Yoruluruz, tökezleriz ama yine de yürürüz. Bazılarımız ise hiç tam yürümeyi öğrenemeden, hep bir “kurtarıcı elin” uzanmasına alışır. Ve o el — iyi niyetle de olsa — ne kadar çok uzanırsa, kişi o kadar az yürümeyi öğrenir.
👶 Kurtarıcı Ebeveyn, Büyüyemeyen Çocuk
Bazı ebeveynler çocuğunun canı hiç yanmasın, ayağına taş değmesin ister. Bu isteğin ardında sevgi vardır ama fazlası özgüven eksikliği yaşayan bir yetişkinlik hayatıyla sonuçlanır. “Senin yerine ben hallederim.” cümlesi, farkında olmadan şu mesajı verir:
“Sen yapamazsın.”
Çocuk hata yapmayı, risk almayı, kendi başına karar vermeyi öğrenemez. Ve yetişkin olduğunda da dışarıdan gelen onay, yönlendirme veya kontrol olmadan kendini güvende hissedemez. Her daim birinden destek almak ister. Sorumluluklar arttığında endişelenir, kaygılanır. Çünkü problemlerle ve olumsuz hislerle nasıl baş edeceğini öğrenmemiştir. Tolerans penceresi gelişmemiştir ve ufak olaylar dahi onun için büyük meseleler haline gelir.
💭 Onay Bağımlılığı ve Görünmeyen Kaygı
Büyümesine izin verilmemiş yetişkinler çoğu zaman “yanlış yapmaktan” korkarlar. Sürekli “Doğru mu yaptım?”, “Beni onayladılar mı?” diye düşünürler. Bu, onay bağımlılığı olarak adlandırılır ve altında genellikle bireyleşememiş bir benlik vardır. Kişi kendi iç sesine değil, başkalarının sesine kulak verir çünkü kendi iç sesine güvenemez. "Ben hatalı karar veririm." düşüncesi bilinçaltına yerleşmiştir. Bu da zamanla anksiyeteye zemin hazırlar: çünkü kimse her zaman dışarıdan onay alamaz.
🧩 Aile Sınırları Bulanıklaştığında
Bazı ailelerde herkes herkesin hayatına karışır, duygular birbirine geçer. “Sen üzgünsen ben de üzgün olmalıyım.”, “Senin neye ihtiyacın olduğunu ben bilirim.” Bu tarz ilişkilerde sınırlar silikleşir. Birey kendi duygusunu, isteğini, kararını fark edemez hale gelir. Bu da ruhsal olarak iç içe geçmiş ama ayrılamamış bir yapı yaratır.
🧍♂️ Toplumsal Normların Gölgesinde
Bizim kültürde “aileye bağlılık” değerlidir. Ama bazen bu bağlılık, bağımlılık halini alır. Yetişkin bir erkeğin hâlâ dolabını annesinin hazırlaması, veya yetişkin bir kadının her kararında babasından onay beklemesi dışarıdan “sevgi” gibi görünür ama aslında ayrışamamışlığın sessiz bir göstergesidir. Yetişkin olmak kendi kararlarını verebilmeyi, bunların sonuçlarının sorumluluğunu alabilmeyi gerektirir. Ancak hata yapmak, özlemek, üzülmek, öfkelenmek baş edilemez duygular anlamına geldiğinden kişi bundan kaçar. Oysa bu duyguların her biri doğaldır ve bir öğretiye de dönüşür zamanla.
Ve sevgi, birbirine yapışarak değil; birbirini özgür bırakabilme cesaretiyle büyür.
🫂 “Ben Olmadan O Yapamaz” İlişkileri
Bazı insanlar için “vermek” bir varlık biçimidir. Başkalarını kurtarmadan kendini değersiz hisseder. İşte bu, kod bağımlılık (co-dependency) olarak tanımlanır. Biri sürekli kurtarır, diğeri sürekli kurtarılmayı bekler. Sonuçta iki taraf da büyüyemez: biri hiç kendi ayakları üzerinde duramaz, diğeri hiç dinlenemez.
🌱 Peki Sağlıklı Ayrışma Nedir?
Ayrışmak, kopmak değildir. Ebeveyni reddetmek, ailesini sevmemek de değildir. Ayrışmak; “Ben kimim?” sorusuna, başkalarının sesi olmadan cevap verebilmektir. Kendi kararını alabilmek, hata yapabilmek, duygusunu fark edebilmek ve tüm bunları yaparken yine de bağlarını koruyabilmektir.
Gerçek olgunluk, kimseye muhtaç olmamak değil, kendin olabilmeyi sürdürebilmektir.
Sevdiğiniz kişinin düşmesine izin verin. Çünkü bazı düşüşler büyümenin ta kendisidir. Ve bazı yetişkinler ancak o zaman ilk kez gerçekten yetişkin olabilirler.
Psikolojik Danışman Gizem KÜÇÜKKAYA
Yorumlar